Orhan Pamuk Okuma Maceram ve Masumiyet Müzesi’nin Müzesi

Orhan Pamuk kitaplarıyla mücadelem ve Masumiyet Müzesi’nin kitap ve müze ilişkisine hayranlığım.

Can Bi
7 min readJul 31, 2020
Masumiyet Müzesi Giriş Kartı C: Can Bi

Orhan Pamuk Okuma Maceram

Orhan Pamuk kitaplarıyla insanların arası pek iyi değildir genelde. Karakterlerin ve olayların duygusal derinliğine fazla girmesine ve uzun süren kitap bölümlerine birçok kişi tahammül edemez. Zamanında ben de Orhan Pamuk’un uzun kitap bölümlerine ve anlatımına dayanamayan, katlanamayan biriydim.

Orhan Pamuk’un kitaplarından okumaya ilk başladığım ve bitirdiğim kitap, okuduğum zamanlar henüz piyasaya yeni çıkan “Kırmızı Saçlı Kadın” adlı kitabıydı. Orhan Pamuk okumaya başlamak için iyi bir sebep olarak görüp kitabı okumaya başlamış ve hızlıca bitirmiştim. Bu sayede Orhan Pamuk okuma serüvenim başlamıştı, yani en azından ben öyle düşünmüştüm fakat her şey yolunda gitmedi.

Sanırım Orhan Pamuk’un kitaplarından eski İstanbul’u okumak için biraz acele etmiştim çünkü “İstanbul: Hatıralar ve Şehir” adlı kitabından ilgimi çekebilecek unsurlarla pek karşılaşmadığımdan kitabı yarıda bırakmıştım. Şimdi düşünüyorum da yanlış zamanda okumaya başladığım bir kitap olabilir. “Masumiyet Müzesi”ni ve diğer birkaç kitabını okuduktan sonra eski İstanbul’a olan merakım ve heyecanım daha da katlandı.

Orhan Pamuk okuma maceram yarım bıraktığım tek bir kitapla düzelmedi maalesef. Orhan Pamuk’un “Kafamda Bir Tuhaflık” adlı kitabını okumaya çalışmış her ne kadar kendimi direkt olayın içerisinde bulsam da devam edememiştim. Artık olaylar gelişsin, bir şeyler olsun diye diye en sonunda kendimi kaybedip kitabı okumayı bırakmıştım. Fakat kitabın okuduğum kadarıyla olan kısmını hiç unutmadığımdan keşke kitaptan aldığım keyifle okumaya devam etseydim dediğim bir kitaptı. Kitabı yarım bıraktıktan sonra dahi kitabı hatırlıyor olmamı da Orhan Pamuk’un bana göre eşsiz roman anlatıcılığından kaynaklandığını düşündüm hep. Masumiyet Müzesi‘ni bitirdikten sonra ikinci şansı verdim tabii ki. Sevdiğim ve tadı damağımda olan bir roman oldu kendisi.

Favori Kitabım: Yeni Hayat

Bana ne kadar garip gelse de şu zamana kadar okuduğum tüm kitaplardan favori kitabım Orhan Pamuk’tan bir kitap: “Yeni Hayat”. Birçok kişinin kitabın dilini ve anlatımını sevmediğinden okumayı yarıda bıraktığı bir kitap. Ben de kitabı yarıda bırakmış ve aradan geçen bir süre sonrasında kitabın çekiciliğine yenik düşüp kaldığım yerden devam edip en sevdiğim kitabım ilan etmiştim kendisini. Fakat Orhan Pamuk’tan hala pek haz etmiyordum açıkçası. Her kitabında imzası gibi bulunan “bazan” kelimesini gördükçe biraz sinirleniyordum nedensiz bir şekilde. Şimdi ise “bazan” kelimesini her gördüğümde benzer bir nedensizlikle gülümsüyorum.

Bir gün bir kitap okudum, hayatım değişti.

Yeni Hayat, Orhan Pamuk

Şimdi geriye dönüp bakıp Orhan Pamuk’un Yeni Hayat adlı kitabının neden en sevdiğim ve favori kitabım olduğunu düşündüğümde bulduğum cevap bir hayalperest oluşum oldu çünkü kitap hayalperestleri anlatıyordu adeta. Ayrıca, bir başka cevap olarak kabul edebileceğim nokta ise Yeni Hayat‘ın yarıda bırakmama rağmen kaldığım yerden başlatacak kadar güçlü bir ilk cümleye sahip oluşuydu: “Bir gün bir kitap okudum, hayatım değişti.“. Yeni Hayat, bir kitap okumayla hayatımın, bakış açımın değişebileceğini inandırmıştı bana. Kitabı bitirdiğimde en sevdiğim kitap olduğunu fark etmiştim. Kitap okuyarak değişebileceğimi anlatmasıyla yeri bende ayrıdır bu yüzden. Aslında böylece Orhan Pamuk’un kitaplarıyla aramı düzeltmeye başlamıştım.

Masumiyet Müzesi Romanı

Orhan Pamuk kitaplarının başlangıç cümlelerine karşı bakış açım farklı bir seviyede. Yeni Hayat‘ın bendeki yerinin ayrı olmasının nedenlerinden biri olan başlangıç cümlesi, Masumiyet Müzesi için de geçerli. Kitap, aklımın yıllarca peşini bırakmayacağı şu cümleyle başlıyor: “Hayatımın en mutlu anıymış, bilmiyordum.

Orhan Pamuk’un olayları işlemesinde ve okuyucusuna aktarmasında gizli bir ustalık gizli. Bana göre bunu yakalayan okuyucular Orhan Pamuk’un eserlerine bir başka gözle bakıyorlar. Orhan Pamuk’tan okuyup da bitirdiğim her kitapta Orhan Pamuk’un romancılığına karşı bakış açım değişiyor.

Hayatımın en mutlu anıymış, bilmiyordum.

Masumiyet Müzesi, Orhan Pamuk

Masumiyet Müzesi’ni okuduğumda kendimi hikaye anlatımı ve anlatım diline kendimi biraz fazla kaptırdım diyebilirim. Bazen okuduğum kitaplardaki anlatım dilini kendime o kadar yakın hissettiğim oluyor ki bu kitabı ben yazmış olabilirim diyorum. En son bu hazzı Daniel Defoe’nun Robinson Crusoe adlı romanda bulmuştum. Masumiyet Müzesi de bu hazzı aldığım kitaplardan biri oldu. Belki Orhan Pamuk’un olayları işleniş biçimine ve roman diline alışmaya başlamam sayesinde de olabilir bu.

Bu kısımdan sonrası Orhan Pamuk’un Masumiyet Müzesi adlı romanı ve müzesi üzerine spoiler (sürpriz kaçıran) içerir. Kitabı okumuş olsanız dahi müzeyi gezmeyi planlıyorsanız sürprizi kaçıracak detaylar olduğunu unutmayın.

Masumiyet Müzesi’nin Müzesi

Kemal’in her fırsatta cebine attığı Füsun’un içtiği sigaraların izmaritleri.
C: Can Bi

Çukurcuma’daki Masumiyet Müzesi’ne gidip ilk katın merdivenlerini çıktığımda karşıma hafif rüzgarda sallanan perdenin önündeki Füsun’un düşürdüğü küpe ve kitabın ilk cümlesi yani Kemal’in ağzından çıkan o söz yer alıyordu: “Hayatımın en mutlu anıymış, bilmiyordum.” Fakat müzeye girdiğimde ilk dikkatimi çeken şey bu küpe ve yazı olmadı tabii ki.

Müzenin giriş katında Kemal’in Çukurcuma’daki Keskinlerin evinde yaklaşık 8 yılda gerçekleştirdiği yüzlerce ziyarette -1000’den fazlaydı fakat tam sayıyı hatırlayamadım- her fırsatta yanına aldığı sigara izmaritlerinin -4213 tane sigara izmariti- tarihlerine göre sıralanarak sergilendiği bir duvar vardı. Bu duvardaki sigara izmaritleri, Kemal’in hikayesinde yer almayan detaylarla doluydu. Bu detaylar Füsun’un davranışlarını, nelere sinirlendiğini Kemal’in gözünden görmemizi sağlayan yeni bir eser gibiydi. Müzede en fazla vakti burada harcadım çünkü kitaba harcadığım vakit kadar burası da önemliydi. Kitabın anlatamayacağı kadar detayı farklı bir yol ile yani görsellikle anlatan bir sanat, bir edebiyat eseri gibiydi.

Her sanat eserinin kendini gösterdiği alanda farklı bir tadı ve anlatımı oluyor. Yine de bazı detayları daha iyi anlatmak için eseri farklı sanat dallarında değerlendirmek iyi bir fikir olabiliyor. Daha öncesinden bir kitabın hem tiyatro hem de beyaz perde uyarlamasını izlemiştim fakat Masumiyet Müzesi için geçerli olan kitap ve müzenin arasındaki ilişki, daha önce görmediğim bir sanat dalları arasındaki bir ilişki örneği oldu.

Bazı anlatımlarda en iyi yol yazı ile anlatmak iken bazen gözlerimizle görmek ve kendimizin yorumlaması en iyi yol oluyor. Fakat bu her zaman sahnelenecek bir oyun ya da gösterime girecek bir film olmayabilir. Bir eşya da ona yüklediğimiz anlam doğrultusunda bize bir şeyler anlatabilir. Masumiyet Müzesi için de tam olarak bu geçerliydi. Kemal’in hikayesinde eşyalara verdiği değeri sadece okuyarak anlamak Kemal’i anlamak için yeterliydi fakat o eşyaları gözlerimle görüp o eşyaların kendilerini anlatmalarına şahit olmak ise Kemal’in içinde bulunduğu durumu ve şartları da anlamama yardımcı olan bir sanat hediyesine dönüştü.

Kemal’in hikayesine aynı zamanda müzenin eşlik etmesini bir sanat hediyesi olarak kabul etmemin bir nedeni var. Çünkü sadece kitabı okuyarak Kemal’in yaşadıkları hakkında tamamıyla bilgi sahip olmam maalesef mümkün olmamış. Bunu aslında müzeye ziyaret edene kadar fark etmemiştim bile. Bana o vakit sorsaydınız hikaye üzerine hiçbir detayı atlamadığımı ve sonrasında müzeyi de ziyaret edeceğimden bol bol üzerini çizdiğim cümlenin olduğunu söylerdim. Fakat yanılmışım. Düşüncelerim sadece bir kitap için geçerliymiş ve Kemal’in hikayesini kitaptan ayrı olabileceğini düşünmemişim. Kemal’in hikayesi bir kitapla anlatılabileceklerden daha fazlasıymış. Eşyaların anlatabileceklerini küçümsemişim oysa ne kadar çok şey anlatıyorlarmış.

Müzenin girişinde bulunan ve benim müzede en çok vakit geçirdiğim yer olan 4213 sigara izmaritinin sergilendiği duvarda çok fazla vakit geçirdiğimi söylemiştim. Benim için farklı bir hikaye anlatım tekniği gibiydi. Kemal’in Füsunların Çukurcuma’daki evinde geçirdiği yaklaşık 8 yılı sigara izmaritlerinin anlatımıyla anlamaya çalıştım. İzmaritlerin bulunduğu duvara bakınca ilk dikkat ettiğim şey ise en çok sigara izmaritinin 1979 yılında olduğuydu. Kemal en çok o sene Çukurcuma’ya gitmiş olabilir miydi? Hikayedeki bazı noktaları anlamak için güzel bir okuma yoluydu benim için. Sigara izmaritlerinden okuma…

Sigara izmaritlerinin bulunduğu duvarda bir detay keşfettim: 15 Nisan 1983 tarihini, kitapta olmayan bir tarih bu. O tarih, Kemal’in Füsun’a direksiyon dersi verdiği ilk tarihe denk geliyor. Yıllar sonra Kemal ile Füsun’un yalnız ve baş başa olduğu ilk tarih. O günden, Füsun’dan kalan sigara izmariti anlatıyor bize olayın tüm gerçekliğini. Eğer müzeyi ziyaret etmeseydim bu detayın tarihini de öğrenemeyecektim.

C: Can Bi

Masumiyet Müzesi‘nde Kemal’in hikayesinde yer edinmiş yerlerden birçok eşya gördüm ve o eşyaların bana anlattıklarıyla Kemal’in hikayesini tekrardan anlamaya çalışıp eşyaların bana anlattıklarını dinlemeye ve görmeye çabaladım. Kemal’in yaşadığı dönemdeki İstanbul’un izlerini de taşıyordu bu eşyalar. Şanzelize Butik, SatSat Şirketi, Fuaye, Merhamet Apartmanı, Fatih Oteli ve daha nicesi.

Müzede en çok şaşırdığım ve Kemal’in hikayesinde bulamadığım detaylardan biri Meltem Gazozları ile alakalıydı. Kemal’in hikayesinde bu gazozların birden fazla çeşide sahip olduğuyla alakalı bir şey okuduğumu hiç hatırlamıyorum. Müzede ise Meltem Gazozlarının 4 çeşide sahip olduğunu öğrenince biraz şaşırdım. Portakallı, vişneli, çilekli ve şeftalili Meltem Gazozları. Ayrıca, Meltem Gazozlarının reklamını da müzede gördüm. Demek kitapta yer alan ve reklamda oynayan o yabancı model kadın buydu. Kadın oldukça güzeldi. Sanırım Kemal’in hikayesinde bu kadar çok bahsedilmesinin nedeni bu olmalı.

Masumiyet Müzesi’nde şaşırdığım başka şeyler de vardı tabii. İlginç bir detay öğrenmiştim. Şimdinin ÖSYM’si o zamanlar ÜSYM miymiş? Üniversitelerarası Seçme ve Yerleştirme Merkezi. Sanırım bu detayı okuyarak öğrenseydim bu kadar akılda kalıcı olmazdı. Ayrıca, bir şeye daha çok şaşırdım. Müzede bir sifon görmeyi hiç beklemiyordum. Umarım Kemal sifonu da çalmamıştır Füsunların evinden.

Masumiyet Müzesi Kemal’in yaşadığı çatı katı.
C: Can Bi

Müzenin en üst katında ise Kemal’in yaşadığı çatı katı ve Orhan Pamuk’un Kemal’in hikayesinin kaleme aldığı o defter sayfaları vardı. Kemal’in çatı katında kaldığı o küçük kısım ve yatak belki de müzedeki en sessiz alandı. O kısmı görenler birer birer sessizleşiyor ve donuklaşıyordu. Sanırım bu yüzden kitap ve müze ilişkisini bir hayli sevdim. Yazı ile anlatımın daha da ötesine geçerek duyguları ve hikayeyi daha da bir içtenlikle okuyucuya ve müzegezere aktarabiliyor.

Masumiyet Müzesi benim için sanat bakış açımda bir devrim niteliğinde oldu. Orhan Pamuk hem Kemal’in hikayesiyle hem de bu hikayeyi bir müze sanat diliyle aktarması beni en çok doyuran deneyimlerden biri oldu. Ayrıca, Orhan Pamuk’un yarattığı bu kurgusal romanın iyi işlendiğini ve tutarlılığını da müze sayesinde pekiştirdiğini söyleyebilirim. Kemal’in hikayesinde müzedeki eşyaların bana anlatacaklarını daha iyi anlamam için onlarca altılı çizili yer bıraktım. Kesinlikle bir kez daha gezeceğim bir müze olacak. Bu konuda hiçbir şüphem yok.

Kaynaklar:

--

--

Can Bi

Mobile Developer @Softtech 💻 | #Alumni2022 @GirVak | can.bi